Modern Türk Hikayesinin Başlangıcı Olarak Kabul Edilen Hikaye.
Küçük Şeyler eseri; Türk Edebiyatının önemli kalemlerinden, oyun, roman ve öykü yazarı Sami Paşazade Sezai’nin edebiyatımızda batılı anlamda ilk hikayesi. Sami Paşazade Sezai’nin Küçük Şeyler eseri Türk edebiyatının modern anlamda ilk hikayesi olarak kabul edilmektedir.
Küçük Şeyler kitabı dönemine göre çok sade bir dille yazılmıştır. Sami Paşazade Sezai’nin Küçük Şeyler kitabı akıcı bir dille yazılmış hikayelerden oluşur.
Sami Paşazade Sezai’nin Küçük Şeyler Kitabında Kaç Hikaye Vardır?
Sami Paşazade Sezai’nin Küçük Şeyler eseri yedi hikayeden oluşmaktadır. Alphonse Daudet’den çevrilen Arlezyalı adlı hikaye ile Bu Büyük Adam Kimdir?, Hiç, Kediler, İki Yüz Elli Kuruşa Bir Asır, Düğün, Pandomima hikayelerinden oluşmaktadır.
Sami Paşazade Sezai’nin Küçük Şeyler kitabını okurken kendinizden bir şeyler bulacaksınız.
Edebiyatımızın batılı anlamda ilk hikaye denemesi olan Sami Paşazade Sezai’nin Küçük Şeyler adlı eseri 1892 yılında yayımlanmıştır.
Sami Paşazade Sezai’nin Küçük Şeyler Kitabının Özeti
‘’Bu Büyük Adam Kimdir?’’: Hikayenin kahramanı olan çocuk, sokakta gördüğü bir kişiyi zihninde bir kahraman olarak yaşatmaya başlar. Fransızca derslerinde okutulan kitabın etkisinde kalır ve bu kişinin hareketlerindeki farklılığı bir büyüklük olarak düşünür. Büyük adam olarak düşündüğü kişi, normalde sıradan biridir.
‘’Hiç’’: Yirmi yaşlarındaki bir gencin hikayesini anlatır. Babasız olan bu genç, annesinin hastalığı sebebiyle zor günler geçirmektedir. Eve gitmek için her gün bindiği vapurda bir kızla karşılaşır ve ona ilgi duymaya başlar. Bu genç kızın yüzü hep gülmektedir. Onunla ilgili hayaller kurar.
‘’Kediler’’: Bir kocanın düştüğü yalnızlığı anlatır. Hanımı eve doluşan kedilerle ilgilenmekte ve hep onları düşünmektedir. Öyle ki, evde onlar bey olmuş, kocası da uşak konumuna kadar düşmüştür. Bu duruma razı olmayan adam, akşama kadar gideceği yeni bir yer düşünse de, evine dönmek zorunda kalacaktır.
‘’İki Yüz Elli Kuruşa Bir Asır’’: Hikaye Çamlıca’nın güzelliklerini anlatır. Çamlıca hakkında etkileyici betimlemeler içeren hikaye, anlatıcının Çamlıca’daki bir meşcere’nin iki yüz elli kuruşa odunculara satıldığını öğrenmesi ile son bulmaktadır.
‘’Düğün’’: Bir konağın genç beyi evlenmektedir. Dilsitan ise gelinin kendini olduğunu düşünmektedir. Ancak evin beyi, kendi sosyal konumuna denk bir hanım ile evlenmektedir. Herkes eğlenirken Dilistan hasta olur ve son anlarını yaşamaya başlar.
‘’Pandomima’’: Paskal, kimsesiz bir tiyatrocudur. Pandomim sanatıyla ilgilenmektedir. Seyirciler arasındaki genç bir kıza aşık olur ancak aşkını uzun süre gizler. Bir süre sonra genç kız gösterilere gelmemeye başlar. Geri geldiğinde ise artık yanında kocası vardır. Bunu gören Paskal eve çok hüzünlü bir şekilde döner. Ertesi gün evinde ölü bulunur.
Bir cevap yazın