Süleyman Demirel, Türkiye Cumhuriyeti’nin 9. Cumhurbaşkanı, Türkiye’nin en genç genel müdürü, en genç başbakanı, İsmet İnönü ve Recep Tayyip Erdoğan’dan sonra en uzun süre başbakanlık yapan siyasetçisidir.
Süleyman Demirel, 1 Kasım 1924 tarihinde, Isparta’nın Atabey ilçesine bağlı İslamköy’de dünyaya geldi. Balkanlardan göç etmiş bir ailenin çocuğuydu. 1972 yılında kaybedeceği 1893 doğumlu babası Hacı Yahya Demirel idi. İlköğrenimini İslamköy’de, ortaokulu Isparta’da, liseyi ise Afyon’da tamamladı.
1949 yılında İstanbul Teknik Üniversitesi’nden mezun oldu. 1953 yılında Seyhan Barajı inşaatında proje mühendisi olarak çalışmaya başladı. İşte bu dönemde Başbakan Adnan Menderes’in gözde mühendislerinde biri oldu.
1954 yılında DSİ Barajlar Dairesi Başkanlığı’na getirildi. Bir yıl sonra 1955 yılında daha 31 yaşında iken DSİ Genel Müdürlüğü’ne atandı.
Eisenhower Vakfı’nın bursu ile ABD’de eğitim gördü.
İstanbul Teknik Üniversitesi İnşaat Fakültesi’nden 1949’da mezun olan Demirel, aynı yıl Elektrik İşleri Etüd İdaresinde çalışmaya başladı. Sulama ve elektrik konularında araştırma yapmak üzere ABD’ye gönderilen Demirel, yurda dönmesinin ardından, kendisine “barajlar kralı” unvanını getirecek Devlet Su İşleri’ne atandı. Barajlar Dairesi başkanlığından sonra 1955’te Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü’ne getirilen Demirel, genel müdür olarak, çok sayıda baraj ve sulama projesini hayata geçirdi. Demirel, askerlik görevi için 1960’ta genel müdürlükten ayrıldı.
Siyasete 1962 yılında Adalet Partisi (AP) İdare Kurulu üyesi olarak başlayan Demirel, iki yıl içinde, 28 Kasım 1964’te genel başkanlığa seçildi. Kurulmasını sağladığı ve Şubat-Ekim 1965 aylarında görev yapan koalisyon hükumetinde Başbakan Yardımcısı ve Devlet Bakanı olarak görev alan Demirel, 10 Ekim 1965’te gerçekleştirilen seçimlerde ilk kez milletvekili oldu.
Seçimlerden birinci çıkan partinin lideri, Isparta milletvekili Süleyman Demirel, Türkiye Cumhuriyeti’nin 12. Başbakanı olarak hükümeti oluşturdu. Demirel, 1969, 1970, 1975, 1977 ve 1979 yıllarında beş kez daha hükümet kurdu. 12 Mart muhtırasından sonra “şapkasını alıp giden” Demirel, Adalet Partisi 1973 seçimlerinden ikinci parti olarak çıkınca ana muhalefet lideri olarak siyasi hayatına devam etti.
Milli Selamet Partisi lideri Necmettin Erbakan ve Milliyetçi Hareket Partisi lideri Alparslan Türkeş ile 1975’te birinci Milliyetçi Cephe hükümetini kuran Demirel, 1977 yılında Erbakan ve Türkeş ile ikinci Milliyetçi Cephe hükümetini oluşturdu. 1979 seçimlerinden sonra MSP ve MHP’nin desteklediği azınlık hükümetinin başında olan Demirel, 12 Eylül darbesiyle siyaset sahnesinden çekilmek zorunda kaldı.
Partisi faaliyetten men edilen Demirel, 13 Eylül-11 Ekim tarihlerinde Hamzakoy’da zorunlu ikamete gitti. 1982 Anayasası ile siyaset yapması 10 yıl yasaklanan Demirel, kapatılan Adalet Partisi’nin eski yöneticileriyle bağlarını koparmadı. Siyasi partilerin kurulmasına verilen iznin ardından Demirel ile yakınlığı bilinen siyasetçiler ve bazı eski AP yöneticilerince kurulan Büyük Türkiye Partisi, Milli Güvenlik Kurulu kararıyla “AP’nin devamı olduğu” gerekçesiyle kapatıldı. Demirel, siyaset yasağını çiğnediği gerekçesiyle Çanakkale Zincirbozan’da yine zorunlu ikamete alındı. “Zincirbozan” günleri, 2007’de, Demirel’in de galasına katıldığı filme konu oldu.
Demirel’in siyasi yasağı 1987 yılında yapılan referandumla kaldırıldı. Doğru Yol Partisi’nin genel başkanlığını 24 Eylül 1987’de Hüsamettin Cindoruk’tan devralan Demirel, 29 Kasım 1987’deki genel seçimlerde yeniden Isparta milletvekili oldu. DYP, 1991’de yapılan genel seçimlerden birinci parti olarak çıkınca, kendi başkanlığında DYP-SHP koalisyonu kuruldu. Yedinci kez hükümet kuran Demirel, 49. Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti’nin başbakanı olarak 20 Kasım 1991’den 16 Mayıs1993’e kadar görev yaptı.
Süleyman Demirel, 8. Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın Nisan 1993’teki ölümünün ardından 16 Mayıs 1993’te, TBMM tarafından Türkiye’nin 9. Cumhurbaşkanı seçildi.
Türkiye’nin 9. Cumhurbaşkanı Demirel, 7 yıllık görev süresinde Çankaya Köşkü’nde sayısız kabul gerçekleştirdi, 125 ülkeye gitti, yabancı devlet başkanlarını Türkiye’de ağırladı, çok sayıda ili ziyaret etti.
Görevi 10. Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’e devretmeden düzenlediği basın toplantısında Demirel, yaşamını “50 yılı aşkın kamu hizmetim, 35 yıllık siyaset hayatım, 7 yıllık Cumhurbaşkanlığım boyunca büyük Türkiye hedefi, demokrasinin ve anayasal kurumların güçlenmesi, demokratik kuralların işlemesi için mücadele ettim” sözleriyle özetledi.
Demirel, kendi ifadeleriyle “Atatürk’ün mekanında yedi yıldır tuttuğu demokratik cumhuriyet nöbeti” sırasında Çankaya’nın halkın evi olduğunu, kapıların toplumun tüm kesimlerine açık tutulduğunu belirtti. Anayasa’nın verdiği bütün görevleri yerine getirdiğini ve yetkileri kullandığını, bunu yaparken kesin bir tarafsızlık içinde hareket ettiğini anlatan Demirel, Anayasa’dan, demokratik ve laik cumhuriyetten yana taraf olduğunu vurguladı.
Süleyman Demirel kadar, Nazmiye Demirel ile 12 Mart 1948 evlendi ve Nazmiye Demirel’in 27 Mayıs 2013’teki vefatına kadar hiç ayrılmadı. Nazmiye Demirel’in geçirdiği ateşli hastalığın yanlış tedavisi sonucu çocuk sahibi olamayan Demirel çifti, birlikte 65 yıl geçirdi.
Süleyman Demirel, siyaset hayatının inişli çıkışla zamanlarında kendisine hep destek olan, 86 yaşında kaybettiği eşi için, vefatının hemen ardından, “Siyasetçilerin arkasında olmak kolay bir şey değildir. Nazmiye Hanım benim arkamda hep metanetle durmuştur. Gördüğüm hizmete karışmamış ama bana destek vermiştir. Onun için huzurunuzda kendisine şükranlarımı söylüyorum. Biz aslında bir elmanın iki yarısıyız. Kalan yarısı benim, giden yarısı Nazmiye Hanım’dır” sözleriyle minnetini dile getirmişti.
Çocukluk yıllarında çobanlık yaptığı için “Çoban Sülü” olarak da anılan “Türkiye’nin babası” Demirel, 50’den fazla üniversiteden fahri doktora aldı, yabancı ülkelerin devlet nişanlarına layık görüldü. Memleketi Isparta’da adını taşıyan Süleyman Demirel Üniversitesi kuruldu, Isparta’daki havalimanına ve Türkiye’nin farklı yerlerindeki pek çok okula adı verildi.
9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, 17.06.2015 tarihinde solunum yolu enfeksiyonu ve kalp yetmezliği nedeniyle hayatını kaybetti.
Siyasi hayatı boyunca basına verdiği malzemelerle de ayrı bir yeri olan Süleyman Demirel’in unutulmaz sözleri;
60’lı yıllar… Kıbrıs meselesi nedeniyle İngiltere’yle Türkiye’nin arası kötü. Tam da bu sırada Demirel İngiltere’ye ziyarete gidiyor. Dönüşte gazetecilerle arasında geçen diyalog ise şöyle:
-Efendim, neden İngiliz Dışilişkiler Bakanı’nın elini sıktınız?
-Neresini sıkacaktım kardeşim.
Demirel Başbakan. 12 ada konusunda Yunanistan ile yine sorun yaşanmış, karşılıklı kılıçlar çekilmiş. Ertesi gün kabine toplanmış ve toplantı uzun saatler sürmüş. Dışarıda gazeteciler merakla yapılacak olan açıklamayı bekliyor:
– Sayın Başbakan, Yunanistan Ege Denizi’nin bir Yunan gölü olduğunu iddaa ediyor. Cevabınız ne olacak?
– Ege bir Türk gölü değildir. Ege bir Yunan gölü de değildir. Ege zaten bir göl de değildir!!!
Benzin vardi da biz mi ictik?
Süleyman Demirel’in, zamanında benzin yokluğu hakkında kendisine gazetecilerden yönelen sorulara verdiği efsanevi cevap.
Bu cevap şöyle devam etmiştir: Su mu daha değerlidir benzin mi? Tabii ki su, benzin içilmez ama su içilir.
‘70 sente muhtacız !
Türkiye’de 70’lerin sonunda yaşanan ekonomik krize atfen sarf edilmiştir. Demirel, dış ticaret açığındaki artışı ve döviz darboğazını bu sözle ifade etmiştir.
Ben altı kere gittiysem yedi kere geldim: Başbakanken bir programda kendisine “sizi o bulunduğunuz yerden altı defa indirdiler, hala orada nasıl duruyorsunuz?” diyen gazeteciye verdiği cevap
Beşiktaş’ı niye sormuyorsun? (kendisine fenerbahçeyi mi, yoksa galatasarayı mı tuttuğunu soran muhabire cevaben)
Bana, “milliyetçiler adam öldürüyor” dedirtemezsiniz.
Kırıkkale’de cephane fabrikası patlamıştır. neden önlem alınmadığı gazete manşetlerininden inmezken Demirel kendi uslübuyla olayı değerlendirir: Kimin aklına gelir patlayacagı?
Ben bir gün evimde otururken Çankaya’ya çıkayım diyerek çıkmadım.
Duygu Asena’nın ilk popüler olduğu dönemlerde kendisine konu hakkındaki düşünceleri soruldu.
Demirel: “Bunun icabı vardır veya yoktur bu ayrı bir mesele… İcabı yoksa fuzuli bir şey yapılmış olmaz yine de… İcabı varsa feminizim fevkalade bir şeydir”
YOLLAR YÜRÜMEKLE AŞINMAZ
Yollar yürümekle aşınmaz
Demirel bu sözü, 8 kasım 1968’de AP Ankara İl Kongerisinde sokaklara dökülen halk için söylemiştir. Daha sonra da “kimse beni yanlış çıkarmak için , bakalım yollar yürümekle eskir mi diyerek daha fazla yürümemiştir” diye geliştirmiştir.
Kendisine yönelik eleştirilere: Kızdırmayın adamı bakayım
1 Şubat 1978, AP Genel Başkanı, Ana Muhalefet Partisi Lideri: Hükümetin başını kontrgerillanın ne olduğunu ve nereye bağlı olduğunu açıklamaya davet ediyorum?
24 Kasım 1990, DYP genel başkanı, ana muhalefet lideri: Hukuk devletinde bu tür örgütlere yer yoktur. Parlamento’nun bu toplumsal tehlikeye, hukuk dışılığa ve devlet içindeki bu gizli örgütlenmeye karşı çıkması bir görev haline gelmiştir
24 şubat 1993, Başbakan: Kontrgerilla tartışması kadar Türkiye’de havanda su dövülen bir konu yoktur. Deniyor ki, araştıralım. O zaman her şeyi araştıralım, yarın güneş doğacak mı diye araştıralım”
Muhabir: Efendim, derin devlet nedir?
Demirel: Derin devlet, normal devletin raydan çıkmış halidir.
Dün dündür, bugün bugündür.
Bir kış PKK ateşkes ilan ettiğinde o vazgeçilmez üslubuyla devletin bakış açısını çok güzel özetler:
“Kan döken insanlar ‘biz kan dökmekten vazgeçtik’ derlerse, ‘iyi yaptınız, alın size bir mükâfat verelim’ denmesi mümkün değil. Kan döken insanlara ‘aman vazgeçmeyin, kan dökmeye devam edin’ demek de mümkün değil. Kan döken insanlar bundan vazgeçerlerse, bu iyi olmadı demek de mümkün değil.”
Dört kaz teslim etsen, akşama üçünü kaybedip gelir (1980 öncesinde Bülent Ecevit’e)
Enkaz devraldık.
Artık bu cümleyi sarf etmeyen hükümet kalmadı. Seçilir seçilmez ilk olarak “enkaz devraldık” diyorlar ama bu cümleyi siyasi hayatımıza ilk sokan Demirel’in ta kendisidir…
Dokuzuncu Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, ‘tartışmalı’ cumhurbaşkanlığı seçimi öncesinde hiçbir üniversitede protesto gösterisi yapılmamasının dikkat çekici olduğunu ifade etti.
Demirel, “nerede bu ODTÜ’lü öğrenciler?” diye sordu ve sonra istediği tepkiyi aldı:
“Nerede bu ODTÜ’lüler” diyen Demirel’e, odtü senatosu Çankaya seçimine yönelik sert bir bildiri yayımlayarak cevap verdi.
Fırat’ın kenarındaki bir kuzudan ben sorumluyum.
Kırk günde kabak yetişmez.(1978 de CHP’nin 40 günde Türkçe bilmeyen öğretmenleri alıp öğretmen yapması için demiştir.)
TEK KELİMEYLE İYİ, İKİ KELİMEYLE İYİ DEĞİL
Demirel’in eski tayfasının bulundugu bir ortamda bir gazeteci sorar
” Sayın Demirel, Türkiye’nin durumunu tek kelimeyle özetler misiniz?”
Demirel: iyi..
Herkes şaşırır, Demirel mevcut duruma iyi demiştir sonuçta. Ama devam eder.
Demirel: Ama iki kelimeyle özetlememi isterseniz “iyi değil”..
O KÖPRÜYÜ BEN YAPTIM
Üniversite ziyaretlerinden birinde sol görüşlü bir öğrenci Demirel’i sıkıştırmaya çalışır.
– Türkiyede yapılan her türlü işi sahiplenmek gibi bir adetiniz var…
– Sen nerde oturuyorsun?
– Niye ki? Kadıköyde!
– Hah işte buraya her gün gelmek için üstünden geçtiğin köprü var ya
– ee evet
– Onu işte ben yaptım!
Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne girmek için tarih alma konusunu şu fıkrayla değerlendirmiştir:
“Avrupa Birliği’ne girmek isteyenler sınava alınıyor. Bulgaristan sınava giriyor, ‘atom bombası ne zaman atıldı’ diye soruluyor. ‘1945’ diyor, ‘geçtin’ deniyor.
Daha sonra romanya sınava giriyor. ‘atom bombası nereye atıldı’ deniyor, ‘Japonya’ diyor, ‘sen de geçtin’ deniyor.
Türkiye’ye sıra gelince ‘atom bombası atıldıktan sonra ölenlerin isimleri, soyadları, doğum yerleri, mesleklerini söyle’ deniyor.
Şartlar ne kadar ağır olursa olsun Türkiye ve Avrupa sıkıntıları aşacaktır ve Türkiye, AB’nin tam üyesi olacaktır.”
Bir cevap yazın